29 Haziran 2015 Pazartesi

Hazan Mevsimi Gibi Hissettiren Aşklar...

*Yine yazıyorum, gözümden ve gönlümden geldiğince...

Hazan mevsimi gibidir bazı aşklar; yarası kalır, kendisi bilinmez. Aşk demeye bin şahit aranır da olsa, somut kalır yüreğinizde yine de yangınının izleri. Oysa gerek yoktur yanmış bir evin anahtarına ihtiyaç. Yine de elinizde bir anahtar, yani kimsesiz bir demir parçası; yanar durur kendince ve kimsesizce. Gönül de aynı böyle işte; bir kez yandı mı, bir ömür kimsesiz ilan eder kendini. Ta ki; ya bir daha sevdaya bulanana kadar, ya da daha acı bir an ile karşılaşıncaya kadar.

Ve Hazan mevsimidir sizi yıkıp geçen, gelişi de gidişi de sendromlara bedel olan. Varlığı soyuttur ve derinden hissedilir. Ruhunuza işler etkisi. Rüzgarları getirir beraberinde; sıcakların ardından mest ederken yıkar geçer o da mevsiminin etkisiyle beraber. Ama eninde sonunda teşekkür edersiniz ikisine de; Hazan mevsimi sizi kışa hazırlar, Rüzgar ise fırtınalara. Kış gelir ve amaçsız kalmış gibi hissedersiniz iyiden iyiye. Oysa; size kalan tek şey, teşekkür edip, kaldığınız yerden hayata devam etmektir. Şimdi o yandığınızı sandığınız yerden unutmaya başlayın, o yaralara merhemini sürün. Aşkın sizi başka türlü ziyaret etmesi mümkün değil. Sevgiyi anlamaya çalışın.

Özdemir Asaf ne de güzel söylemiş hem;

Bir seviyi anlamak, bir yaşam harcamaktır.
Harcayacaksın... 




Harcanmalı yaşam, yaşamadım denmemeli diye söylüyorum bunu. Aşk da sevda da yaşanmalı dilediğince. Elbetteki özgürlüğümüzü yok etmeyecek derecede... Ve olmuyorsa da eninde sonunda unutulmalı kırgınlıklar, zor olsa da unutulmalı... Kırgınlıklara dalıp gitmemek gerektiğince kısa hayat. Hem de o kadar kısa ki; bir an önce toparlanmalıyım demeliyiz, belki de gönlümüze girmeyi bekleyen o kişiyi daha çok bekletmemek için. O kişi dediğim, esas kişi olmalı ama. Nasıl olduğunu bilmesem de, gerçek kişi geldiğinde "onun gerçek kişi olduğunu hissettiğini" söylüyorlar. Öyleymiş ki; ne başka yoruma ne de bir ispat aramaya gerek duyuluyormuş... Ben de buna inananlardanım doğrusu, hiç yaşamamış da olsam üstelik...

Kırgınlıklarını unut be insanoğlu, bunu yazan kişi olarak bende unutayım. Unuttuğum çok şeyi geride bıraktıysam da; minicik kırgınlığım kaldı içimde benim, haklı bir kırgınlık o da. Hazan mevsimi gibi gelip giden, karşılıksız ve ben gibi hissedilemeyen duyguları farkettikten sonra, ta ki o zamandan beri; biraz güvenemez, biraz kuşkulu hissettim aşka ve ilişkilere dair. Sadece karşılıksız sevdiğim ve sevilmediğimden değil de, herhangi bir ikili ilişkiye ve bir şeye duyduğum aşklarımı da bunlara dahil ediyorum ben.

Atlattığımı düşünüyorum, düşünüyorum da; nedense hazan mevsimi gibi içime çöreklenen eski anıların etkisi; düşünceli ve başka üzgün anların etkisi altında iken, topluca doluşuyorlar aklıma. Bu sıralar böyle geçiyordu günler, geldi geçti yine tüm hazan dolu duygular... Ama etkisi zihnimde kaldı, düşüncelerimde deli deli dolaşıyorlar işte. Üstelik yaz vaktinde... 2015 yazı bu açıdan biraz kötü geldi bana işte...

Diyeceğim o ki; Hazan mevsimi gibi hissettiren aşklar'ı düşündüm bu sıra, ilişkileri de tabii ki... Ve epey yoruldum. Sadece aklıma geleni yazmaktan çok, bir şeyler yapabilmeye uğraşıyorum. Uğraşırken de bir anlık boğuluyor gibiydim. Sanırım yeni yeni toparlanıyorum. Yeniden hissetmek istediğim bir his "Aşk". Konuşmak değil de, düşünmek istediğim bir duyguydu bu... Yol alabildim mi bilmiyorum, yapmam gereken değil sabretmem gereken nokta bu. Bazı şeyler illa ki zamanı geldiğinde gerçekleşebiliyor, biliyorum artık daha iyi. Sadece, kendimi her ana hazır hissetmeye çalışıyorum. Sürprizler, mucizeler zamanı gelince gelsin bizlere dilerim...

Mucizelere inanıyorum ve nedense içimdeki garip duygulara da beklentisiz bir mucize bekliyorum. Herkesin garip karmaşıklığa girdiği anlar vardır, bu da benim için böyle işte... Sevgiler. :)

Not; Baştaki iki paragrafı, wattpad'de amatörce yazmaya ve yayınlamaya başladığım hikayemin 2. bölümünün sonu için yazmıştım. Okumak isterseniz eğer, buradan okuyabilirsiniz. Umarım yorumlarınızla beni şenlendirirsiniz. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder