21 Temmuz 2014 Pazartesi

Kadınlar Ve Futbol Maçı Meselesi


Biliyorsunuz ki; Geçen hafta Dünya Kupası bitti. Aslında bu yazım Dünya Kupası başladığında yayınlamayı düşündüğüm bir yazıydı ama kısmet işte... :) 1 hafta kadar oluyor sanırım kupa biteli. Benim ise hep aklımda olan bir sorun bu. Dile getirmeye buradan başlamış olacağım, kendi gözümden bu konuyu... İyi okumalar...


Bir kadın atasözü derki; 

Yılın her vakti maç mı olurmuş? Liglerin biri başlıyor biri bitiyor. Hayır 1 topun peşinde 22 adam, çok saçma. :D (Tamam son cümle bana da saçma geliyor)

Ama doğruya doğru konuşalım; her sporu herkesin sevmediği gibi, futbolu da her kadın sevmek durumunda değil beyler. Lütfen bir de bizden dinleyin, kadınlar futboldan anlamıyor demeden önce... :) Buyrun buyrun... :) 




Öncelikle dediğim gibi; her erkeğin futbol'u sevmediği gibi, her kadın'ın da futbol maçlarının tutkunu olmadığı bir gerçek. Ancak bazı erkekler bunu kabullenmek istemiyor sanırım. Kimine göre, kendi sevdikleri nasıl sevilemez anlaşılamıyor çünkü. Anlıyorum da tabii, anlamıyor değilim bu bilinci... :)

Futboldan anlamıyor değiliz bir kere, bu konuda anlaşalım. Tabii, anlayanlarımız olduğu kadar, anlamayanlarımız da var... Ama bazılarımızın kafa yormadığı bir gerçek. Çünkü bir süre sonra sıkıntıdan patlıyoruz. Sebebine gelince, çoğu kadının sevmediği küfür ve sinirli haller durumundan ötürü elbette.

Futbolu hayatın tüm anlamı ve bir ölüm kalım durumuna sebep haline getirenler de olduğu için, belki de çokça da korkuyoruz. Ben açıkçası korkuyorum. Bir futbol izleyip keyfini yaşadıktan sonra; bilmem kaç yaşındaki genç, yenilen takımın taraftarları tarafından öldürüldü haberleri hoşuma gitmiyor. Futbola kanım kaynamıyor...

Bu demek değildir ki, herkes böyle. Sadece demek istediğim, futbolun yanımdakinden ve karşımdakinden fazla bir önemi yok benim için. Biriyle tatlı atışma harici, futbol konusunda tartışmayı sevmiyorum. Sonuçta bir spor diyerek eğlenmesini bildiğimi düşünüyorum. Bunu bir spor olarak göremeyen tüm şiddet yanlıları sebebiyle soğuyoruz bizler... Oysa bağdaştırılamasa da, başka sporlarda var ülkemizde ve dünyamızda; bizi temsil eden ve oynadığı sporun hakkını veren... (Ve bu konuda bazı erkeklerin bana hak verdiğini bile biliyorum)


Kendi açımdan ve benim gibi benzer durumda olan bir dostumun açısından aynı olayı anlatmaya çalışacağım; Fikirlerimiz aynı... 

Takip ettiğimiz birkaç futbol takımı veya futbolcu var elbet bizlerin de. Ben mesela, babamın takip ettiği maçlara bakıyorum bazen. Babamla maç izlemeyi çok seviyorum. Çünkü kızmalarımız veya sevinmelerimiz bile tatlı yollu, "O oraya atılır mı, tüh ya, vay be!" gibisinden... Yani hiç izlemez değiliz çoğumuz. Babamızla, sevdiğimiz bir arkadaşımızla veya bir abimizle böyle şeylerin sohbetini şaka yollu yapmayı seviyoruz. Bir futbol maçındakileri incelemeyi seviyoruz...

Ama tüm liglerin ve tüm oyuncuların yakından takipçisi değiliz, tüm kadınlar olarak. Bu işin sizin tarafından ciddiye alındığını biliyoruz. Ama bazılarınızın oyuncuların nereli olduğuna hangi senede kaç gol attığına kadar, bize ısrarla ezberletme çabasında olmasını anlamıyoruz.

Şu açıdan da anlıyorum, "futbol bilen bir kız olsak ya hepimiz?" değil mi? Peki dünya çekilir miydi erkekler ve kadınlar tamamen bir olsa... Mesela siz de hepiniz, hayatın içinden konuşan ve romantikliğe de önem veren birileri olsanız biraz? Mesela düğünde giyeceğiniz damatlık için çıldırsanız, ya da evinizin duvarları ne renk olsa diye düşünseniz, çeyiz dizseniz falan... Olmaz işte, bırakın biz de aykırı kalalım sizden biraz... :)



Durumu toparlarsak; 

* Futbolu yakından takip etmeyen bir kadın üzerinden, futbolcu isimleri ve taktikleriyle sık boğaz etmek; İTİCİ...

* Ofsayt'ı, Faul'ü, Korner'i belki tam oldukları zamanda yorumlayamıyoruz, kabul. Ama neyin ne demek olduğunu da biliyoruz. Bilmediğimiz ve anlamadığımız tek şey; "Şu futbol sporunun neden biz kadınlar tarafından da sizin kadar ilgimizi çekmediğinde "salak veya siz ne anlarsınız" konumuna düştüğümüz?" Sonuç; yine İTİCİ...

* "Ofsayt Nedir?" diye soran bir kızın yanından kaçacaksın abi, hayatta anlatamazsın ve anlayamazlar?" diye kadınlar üzerinden komedi tezgahı kurmak; ÇOK İTİCİ... Oysa gerçekten anlatabilmiş olsaydınız, cidden anlardım. (Ben Ofsayt terimini, bir televizyon dizisi sayesinde öğrendiğimi söyleyeyim de ayrıca, dileyene de anlatabilirim. :) )

* Mesela bir ortamda futbolla ilgilenmeyen bir kadının olduğunu bile bile, futbolu ayrıntılarıyla sohbet konusu etmek; hoş bir şey değil, bir saygısızlıktır bence. "Bazı kişiler aynı ortamda bulunduğu kişiyi, böylesine görmezden gelmeyi neden düşünür acaba?" diye sorgularım ben ister istemez. Sohbet edilsin, ancak bir tek kişiyi dışlayarak değil. Yapıcı olarak konuşmak gerekirse, konuşmak istemediğim ve konuşacak pek bir bilgim ve de ilgim olmayan yabancı ligler hakkında konuşmaya zorlanmak da hoşuma gitmiyor! Sonuç yine İTİCİ...

* Her ortamda birbirini küçümsemek hoş bir durum değildir. Bir ortamda sırf futbol sebebiyle, bir kadının veya bir erkeğin küçümseniyor olması da, İTİCİ bir durum...


Kısacası futbolla ilgilenmeyen birine uzaylı gibi davranmak, zorlamak veya küçümsemek hoşuma gitmeyen yegane durumlardan biri. Saygı duyuyorum futbolu hayatında her şekilde tutana, futbolu bende seviyorum. Ama aşırısının da aşırısında hiçbir koşulda bilgili olmadığım veya konuşmak ve tartışmak istemediğim bir konuda zorlanmak hoşuma gitmiyor.

Erkeklere buradan duyuru olsun; Biz tüm kadınlar futbol maçına bayılmıyoruz, sizin de tümünüzün futbol sporuna bayılmadığı gibi. Bir kısmımız boks maçlarına hayranlık duymadığımız gibi, futbolcuların kaç gol attıklarını, hangisinin iyi veya kötü olduğunu aklımızda tutma gereği de duymuyoruz... Bu akılsızlık veya zevksizlik anlamına gelmesin lütfen... :)


Fikrimce söylüyorum ki; futbol sevmeyen kadın, yaşamayan kadın demek değildir.


Kısacası, şiddet yanlılığı sebebiyetini de katarsak işin içine; futbolu sevmeyen biz değil, sevdiremeyen sizsiniz. Kimi ölüm kalım meselesi haline getirir, kimi de hayatının güzel bir anı olarak saklar bir maç anını. Benim babam sakin izler mesela maçları ve hep hayran kalmışımdır, sevmişimdir onunla maç izlemelerimizi. Heyecanı eğlencelidir, kaba değildir ve en sinirli anı bile "ah-vah" ile geçer biter... Hayat bitirici olmayan bir taraftar görmeyi istediğimdendir, koyu taraftar olarak izlememem futbolu...

Ve eklemeden edemeyeceğim; bir zaman David Beckham'a duyduğumuz ilgiyi şimdi Christiana Ronaldo'ya duyuyoruz biz kadınlar. :) Bu kötü müdür bilmem, ama bizde onların maçlarını seyretmeyi seviyoruz. Çünkü her ikisi de maça çıkıyor olsalar dahi bakımlılar. Alex de öyleydi, Emre Belezoğlu da... Sanırım kadınların bakış açısı da bu; her yerde kendine ve çevresindekilere saygı duyan ve bakım yapan kişilere, net olarak sempati duyuyoruz. Çünkü toplum içine çıkarken toparlanmak bir saygı göstergesidir... :)


Futbol güzel bir spor, onu çirkinleştiren bence onu tutku haline getireceğim derken birbirlerinin hayatını karartanlar. Ve de başkalarıyla tartışarak, sempati duyulacak bir durum ortada bırakmayanlar...


Not; Sözüm meclisten dışarı. Ama üstüne alınan alınabilir bu konuyu. Yorumlarınızla da şenlendirirsiniz inşallah bloğumu. İçimde her maç ertesi, dalgalanan tüm şeyleri yazmak istedim bugün. Yazmazsam eksik kalacaktı burası, Didem'in Gözünden bloğu... İçimde dinmeyen bir yaraydı bu, erkeklerin kadınlara söz konusu futbol olunca kırıcı olmaya başlayan davranışları... :) 

Sevgiler...

Dipnot; Uzun bir yazı olduğunu farkettim, aralara karikatürler koymayı uygun gördüm. Umarım beğenir ve düşüncelerimi dikkate alırsınız diyorum. Veya düşüncelerimi yadırgamazsınız... Sürç-i lisan ettiysem affola... :)


16 Temmuz 2014 Çarşamba

Yazamayalı Çok Olmuş...


27 Mayıs'tan beri yazamayalı çok olmuş, kendimden utandım doğrusu. 3 yazı yazıp sonra bir daha yazamamak nedir?


Açık konuşmak gerekirse; kendi iç dünyama bakınca bazen, kayıp hissediyorum kendimi. Bu ne demek diye soracaksınız biliyorum... Bu kayıp üzücü bir kayıp değil, isteklerime yönelememin yorgunluğu. Büyük bir hayale hala hatrı sayılır bir el atamamış olmamın yorgunluğu... Bende size şöyle sormak istiyorum, bir insan çok yapmak istediği şeyi neden gerçekleştirmekte zorlanır? Bu durgunluk ve tutkunluk arasında gidip gelen dengesizlikten yorulmuş olmam normal değil midir?

İster istemez 2-3 gündür yine düşünüyorum ve bir türlü anlayamıyorum; yanıp tutuştuğum ve gerçekleştirmeye çabalasam da yeniden yol alamaz olduğum bu durumda izlemem gereken gidişat nedir?

Çabalıyorum, bu gidişat üzerinde yazıyorum. İlerleyemediğim doğrultuyu yazmaya başladım bugün, karmaşıklığımı ve hassaslığımı. Yeniden ve başka şekilde... İnsan bu durumlarda kaldığı vakit durup düşünüyor; Acaba nerede yanlış yapıyorum?

Ama sanırım beyni yormamak lazım, olmuyorsa bile terapini kendi kendine yazmaya devam ederek bulabilirsin diye düşünüyorum. En azından kendim için böyle düşünüyorum... Beni takip eden varsa, açık olarak bahsetmediğim şu yazıdan ne konuda yol alamadığımı anlamıştır. Bu beni yordu, biraz dinlenmem gerek dedim. İşaretleri beklemeye devam etmem gerek...


Buralardayım, bahsettiğim konu buraya yazdıklarımdan apayrı. Yazmaya ara verdiğim falan yok yani. İçimdeki dünyamla yüzleşmeye devam ediyorum sadece ama buraya da yazmaya başlayarak...

Ben Antalya'dayım, diğer bloğumdan bildiğiniz gibi. Diğer bloğum burada... Buraya, kendimi geliştirmek ve dünyaya baktığım gözle hayata dair yazmak için bu bloğu açıp yazmaya başlamıştım. Burada hayata dair bir ben var... Diğer bloğumda ise, benden ve hayattan herşey.

Bu bir Merhaba yazısı olsun istedim yeniden. Hayata dair makale tarzında fikirlerimi yazmaya yeniden başlayacağım bugün. Ben Tatildeyim ve biraz karmaşık düşünceler içerisindeyim. Çok sık dinliyorum kendimi sanırım bazen... Peki, sizlerde ne var ne yok? Umarım yorum yazarsınız...

Sevgiler, Didem KÖSE